“b l o G a s t e s i”



“b l o G a s t e s i”

28 Kasım 2008 Cuma

Doğa Katliamı : Uzun Göl'e Set Duvar Çekiliyormuş ...

Geçenlerde bir haber kanalında tesadüfen izledim bu haberi. İzleyince de kulaklarıma inanamadım. İlk başta şaka gibi geldi hem de bol kahkahalı bir şaka. Sonra tiraji-komik olduğunu anladım. Yani resmen bir trajedi ve komedi cümbüşü ...

Dünyaca ünlü bir doğa harikası olan Uzun Göl artık bir süs havuzu kimliğine büründürülüyor. Bundan bir kaç yıl önce kıyıların normal halinden çıkarılıp duvar şekline getirildiğinde doğal hayatın ve dolayısıyla ekolojik dengenin alt üst olduğunu öğrenmiştim. Tabi bunu ekolojistler, biyologlar ve çevre bilimciler çok daha iyi bilir ve yorumlarlar.

Yine o habere dönmek istiyorum. Haber de diyordu ki bir bilim insanı "Şimdi ormandaki hayvanlar nasıl gelecek te bu gölden su içecekler veya sudan faydalanacaklar? Kurbağalar nasıl istediklerinde hem karaya çıkacaklar hem suya girecekler?" ...

Ayrıca bildiğimiz bir şey de bir ekosistem de bir kaç canlının yok olması tüm ekosistemin yok olmasına veya aksamasına yol açıyor. Hani bunu biz biliyoruz da bu konuda tahsil yapmış ve devlet üst makamlarında projeleri yönetenler bilmiyor mu ? Ya da biliyorlar ise neden onay veriyorlar ?

Size bu konuyla iligli bir kaç haber bağlantısı veriyorum :

http://www.ntvmsnbc.com/news/466934.asp
http://www.timeturk.com/Uzungolde-utanc-duvari-tepki-cekiyor-36525-haberi.html
http://www.uzungol.org/guncel/uzungolun-cevresine-duvar-oruluyor.html
http://www.habervaktim.com/haber/43511/uzungol_duvari_halki_ayaklandirdi.html
http://www.denizhaber.com/index.php?sayfa=habgst&id=14514
http://www.yenicaggazetesi.com.tr/haberdetay.php?hit=11312

_____________________Devamını Okumak İçin Tıklayınız!_____________________ Ma.gnolia DiggIt! Del.icio.us Blinklist Yahoo Furl Technorati Spurl Reddit Google

Read more...

27 Kasım 2008 Perşembe

Adamın Canı Çekiyor

Adamın canı bazen çekiyor...

Can bu çeker..

Adamın canı bazen şöyle alabildiğine
bağırmak çekiyor
sonsuzluğa seslenmek
yutkunmak yerine küfretmek çekiyor
ayıp da olsa bütün namussuzlara, arsızlara, uğursuzlara..
sayıp dökmek..

Adamın canı bazen gitmek çekiyor
nereye, nasıl ve kiminle olduğu farketmeksizin
sadece gitmek işte..
bir bilinmeze doğru giden meçhul bir yolcu
gidiyor olmayı çekiyor..

Adamın canı bazen şöyle deniz kenarında
bir güzel oturup
aptal aptal
denizi seyretmek çekiyor
dert mi varmış
tasa mı varmış
hayat mı zormuş hiç düşünmeden
öylece oturmak çekiyor

Adamın canı bazen o denize atlamak çekiyor
tuzlu iskelede yalın ayak koşmak önce
sonra denizin serin maviliğine bırakmak kendini
o atlama anındaki ufak adrenalin fırtınaları
küçük kalp atışları
anlık korkular

Adamın canı bazen şöyle mis gibi bir
balık sofrası çekiyor
balığıymış, salatasaymış, dostlarıymış..
neymiş efendim balık susatırmış
halt etmişsin sen..
ha bir de arkasından tatlı olarak
helva çekiyor
vallahi de çekiyor..

Adamın canı bazen dostluk kokan sohbetleri çekiyor
dostluk ama adam gibi
kıvırtmadan, dolanmadan
düm düz
düpedüz çekiyor..

Adamın canı bazen şöyle okkalı bir
Türk kahvesi çekiyor
Hamarat ellerden çıkmış, bol köpüklü..
Arkasından da bir fal patlatılırsa
cabası

Adamın canı bazen sevmek çekiyor
doyasıya
kana kana içer gibi aşk şerbetini
öyle sevmek
ağlamak, sızlamak, özlemek
beklemek
o gelmese de
bilmese de
sevmek çekiyor
sevmelerden en güzelini çekiyor
en masumunu

Adamın canı bazen şöyle delicesine sevilmek çekiyor
ama nasıl anlatsam
hiç sevilmediğimiz kadar
annemizden bile fazla bazen
tükenmek, savaşmak, yorulmak
yoğrulmak
o aşkla
büyümek çekiyor

Adamın canı bazen birşeyler yazmak çekiyor
şiirler mi dersin
hikayeler mi, romanlar mı, masallar mı
neler neler
fakat içten yazmak çekiyor
güldüysek güldürmek
ağladıysak ağlatmak
sevdiysek hissettirmek çekiyor

Ama Adamın canı bazen de susmak çekiyor
susmak
susmak
ve
susmak cancağazım...

Emre C.
27 Kasım 2008
_____________________Devamını Okumak İçin Tıklayınız!_____________________ Ma.gnolia DiggIt! Del.icio.us Blinklist Yahoo Furl Technorati Spurl Reddit Google

Read more...

26 Kasım 2008 Çarşamba

Yakında Asker Olacaklar İçin Askere Götürülmesi Gereken Malzemeler Listesi

Birliğinize teslim olduğunuzda size askeriye tarafından makul bir ücret karşılığında verilen çantada aşağıdaki malzemler bulunur:

  • Yaklaşık olarak (25cm)X(25cm)X(50cm) boyutlarında fermuarlı lacivert bir çanta.
  • Bir kutu kendinden cilali siyah ayakkabı boyası.
  • Bir sabun kutusu ve bir sabun.
  • Bir banyo havlusu.
  • İki tane elbise askısı.
  • Palaska.
  • Ufak bir dikiş kutusu.
  • Traş malzemelerinizi, diş fırçanızı vs. koyabileceğiniz kapaklı plastik bir kutu.
  • Bir çift plastik terlik.
  • Bir çift siyah çorap (kışlik değil).
  • İki adet fanila, askeri yeşil renkte.
  • İki adet külot
  • Kepinize dikmeniz gereken renkli düğme (nüfte )
  • Postal için tabanlık keçe
  • Bir çift eldiven (kış dönemi için).
  • Çengelli iğneler.
  • Mehmetcigin El Defteri, içinde marşlar, yemin metni, rütbeler, takvim, adres yazacak yer vs. olan küçük bir defter.
  • Boyuna asılan cinsten para kesesi.

Götürürseniz çok iyi olacaklar: Yukarıdakiler haricinde ihtiyacınız olacak şeyleri aşağıdaki listede bulabilirsiniz. Bunların hemen hepsini birlikte (parayla) temin edebilirsiniz, ama hazırlıklı giderseniz çok daha rahat edersiniz.

  • İki adet ufak kilit (biri postal için diğeri çantanın fermuarını kilitlemek için)
  • Pijama; mevsime göre eşofmanlar aynı işi görebilir
  • Eşofman alt/üst
  • Siyah çorap (Yıkamak ve özellikle kurutmak kolay değil; ayağının terlemesini hesaba katıp, bütün gün postalın içinde olacağını da düşünerek, ne kadar götüreceğinize karar verin. Soğuk dönemler için masraftan kaçınmayıp dağcıların kullandığı çoraplardan alabilirsiniz.)
  • Postal için tabanlık (ortopedik alırsanız ayağınız daha rahat eder, yalnız o durumda postalınızı iki boy büyük almayı unutmayın)
  • İç çamaşırı (Aynen çoraplarda oldugu gibi yıkama zorluğunu unutmayın, mümkün olduğunca çok bulundurun.)
  • Bir çift eldiven veya eldiven içi
  • Havlu, banyo ve yüz için
  • Pilli traş makinasi, pil
  • Traş köpüğü, jilet kullanıyorsanız elbette
  • Kolonya
  • Diş fırçası, diş macunu
  • Sabun, şampuan
  • Krem veya benzeri cilt kurumasını önleyici malzeme
  • Vitamin
  • Plastik bardak
  • Tırnak makası
  • Ayak için pudra
  • Yara bantı, postal vurması halinde kullanılacak cinsten ortasi delikli nasır bantları
  • Kulak tıkacı (koğuştaki horlamaya karşı)
  • Göz bağı (koğuşlar her zaman karanlık değil, özellikle ranzanın üst katında yatıyorsanız)
  • Kalem, kağıt
  • Ameliyat raporları (sağlık nedeniyle yapılmaması gereken şeyleri belgelemek için)
  • Çantanızın ve diğer eşyanızın (mesela kepiniz) üzerine numaranızı yazmak için koyu renkli bir marker
  • Pilli, ufak okuma lambası. Traş olmak, dikiş ya da okumak için kullanışlı olabilir.
  • Üniformalardaki dikişler kolay sökülebilir. Dikiş yerlerini tutturmak için bir miktar tutkal.

Yasak Olanlar

  • Fotoğraf makinası ve her türlü elektronik cihaz (özellikle radyo).
  • İçinde uyuşturucu madde olan ilaçlar.
  • Askeriye tarafından sakıncalı olarak listelenmiş kitaplar.

_____________________Devamını Okumak İçin Tıklayınız!_____________________ Ma.gnolia DiggIt! Del.icio.us Blinklist Yahoo Furl Technorati Spurl Reddit Google

Read more...

Bir Kısım Taksici Neden Yağışlı Havalarda Müşteri Almazlar veya Müşteri Seçerler? (Meslek Etiği)




Bir insan sevdiği mesleği mi yapmalıdır yoksa yaptığı mesleğini mi sevmelidir veya hiçbiri midir?

Bence en ideali ve ütopik olanı insan sevdiği mesleği yapmalıdır ancak günümüz dünya ve hele hele ülkemiz koşullarında bu imkansıza yakın olmakla beraber bir hayalden ibaret. E o zaman ikinci şıkka geldik. Yaptığın mesleği seveceksin veya sevmiyorsan da saygı duyacaksın. Saygın da yoksa o işi Y-A-P-M-A-Y-A-C-A-K-S-I-N !!! Bu kadar basit ...

Yazının bir bölümünü kapsayacak olan meslek grubu taksicilik ama burdan yola çıkarak her meslek grubu için aynı şeylerin geçerli olduğunu belirtmek isterim.

Çok karşılaştığım ve karşılaştığınızdan emin olduğum bir olay olduğu için taksicileri konu olarak seçtim. İstanbulda yaşıyorum ve tüm yaşayanlarda bunu adları gibi bilirler. Normal günlerde hiç taksiye binmeyecek bile olsanız ve kaldırımda sakin sakin yürüyor bile olsanız bu taksici arkadaşlar korna çalıp yavaşlarlar buyrun binin diye ve hatta hatta bazen camı açıp gitceğiniz yere götüriyim pazarlıklarının yaşandığı da olmuştur.

Ancak hava yağmurlu veya karlı (yılda bir veya iki gün sadece) ise bu yanımıza korna çalarak ve yavaşlayarak yaklaşan taksici arkadaşlar (bir kısımdır bunlar çünkü mesleğini layıkı ile yapan adam gibi adam taksiciler de azımsanmayacak kadar vardır) sizi görmezler, görmemezlikten gelirler, işaret edersin durmazlar, önüne atlarsın camını açtırtırsın yok almıyorum derler. Hele hele elinde pazar eşyası olanları ve çocuklu anneleri hiç almazlar.

Peki bu insanlığa yaraşıyor mu? Sen o işten para kazanıyorsun değil mi? Kimse sana silah zoruyla o mesleği yaptırmıyor dimi? O zaman bu yaptıkların insanlığa asla ve asla sığmıyor. Eğer sen o mesleği yapıyorsan ne yağmur ne çamur ne çocuklu anne ne de pazar eşyalı adamı almamazlık edemezsin veya yakın mesafe almıyorum lüksüne sahip olamazsın.

Taksiye binerken henüz daha kapıyı açarken gideceğin yeri söylemeye korkuyoruz yahu !!! Laf işiteceğiz diye... Sanki meslek kurallarında 3 km' den yakın mesafelerde yolcu alınmaz diye bir kanun maddesi var. Var mı? Varsa söyleyin !! Veya taksinin üzerinde yazın bu taksi 3km' den uzak mesafelere çalışır diye ...

Geçenlerde 13 saat süren bir şehirler arası yolculugun ardından taksiye bindik ailecek. İneceğimiz yeri de söyledik. Sonra taksici dedi ki şu ışıklarda bıraksam da ordan dönsem olur mu dedi. Bizde de 4-5 valiz vardı ve o kadar yol yürüyemezdik ve hava yağmurlu idi. Ve bunu kibarca gayet medenice söyledik. Gelen cevaplar nasıl olsun istersiniz. Şu 200 meter için şimdi 5 kim ilerden döneceğim de öfffff püüüffffffffffff offffffffffffff şurdan dönmek vardı da öffffff ppöfffffffffffff hufffffffffffffffff !!! Yani medenice konuşmalara verilen hanzoca yanıtlar ... Paranla rezil olmak üstüne laf işitmek bu olsa gerek ... Sakın bitti sanmayın daha devamı da var. Babam cebinden parayı çıkardı ve çok büyük bir banknot olmayan 10 YTL' yi taksiciye verdi. Ama taksiciden bir homurdanma daha geldi. Bozuk yok tam verin diye. Yahu sana 50 YTL veya 100 YTL mi verdik kardeşim? Taksimetre zaten 6,50 YTL tutmuş. Bizde gayet normal olan 10 YTL verdik. Ne demek bozuk yok ya !! Ya bozuğun yoksa o işi yapma kardeşim !! Her gece evde biriktirirsin veya süper marketler katrilyonlarca bozuk para kaynıyor gidersin ordan alırsın. Her gün belli bir miktar örneğin 50 YTL' lik bozuk para ile yola çıkarsın. İstersen gel sana bir de araba sürmesini öğretiyim be dostum ??

Bir taksiye bindik 13 saatlik yolculuktan çok ta stresli ve yorucu geldi. Lanet olsun sen ve senin gibi mesleğine ihanet eden ve KURUNUN YANINDA YAŞIN DA YANMASINA sebebiyet veren tiplere !!

Dip Not : Yazımın başında da söylediğim gibi bu mesleği layıkı ile yapan adam gibi adam, insan gibi insan, ahlaklı çok kişi de var. Lütfen onlara ve bu mesleğe saygısızlık etmeyelim. Ve bu yazı tüm meslekler için geçerlidir. Hem meslektaşların hem de bireylerin görevi bu tip mesleğine ihanet eden yüz karası mahlukatları dışlamak ve o meslekten ayırmak olmalıdır.

_____________________Devamını Okumak İçin Tıklayınız!_____________________ Ma.gnolia DiggIt! Del.icio.us Blinklist Yahoo Furl Technorati Spurl Reddit Google

Read more...

25 Kasım 2008 Salı

Hüzünlü Pasta

Neden bugün bana her gün üzerine basıp geçtiğim merdivenler hüzünlü gözüktü?

Islak oldukları için mi? Sanmam.
Ya da yürüdüğüm yollar, aştığım patikalar, çıktığım yamaçlar...
Hadi hepsini geçtim de geçen uçağa ne demeli ? O niye duygusal katsayımı arttırdı?

***

Bugün 20 Kasım. Bundan 25 sene önce (galiba), serin bir akşamüstü dünyaya gelmişim. Benim doğumumda elektriklerin gitmesi acaba bir işaret miydi ? Doğmasam olur muydu? Peki sonra neden geldi? Niye ya ???

Allah öyle istemiş besbelli. Konu mu dolanıyor yoksa dolanan dilim mi ? Aslında yol boyunca omzumdan hiç inmeyen büyük hüznümü anlatmak istiyordum. Ama bazı zamanlarda olduğu gibi gene anlatmakta zorlanacağım.

İnsan her yaşadığını anlatamaz ki!
O anı yaşıyor olmak lazımdır.
Hissetmek.

Ama gün boyu rahatsız etmişti bu hüzün beni. Yazmasam çatlayacakmışım. (çatlamak? birazdan açıklar belki.)

İçim içime sığmadı iş yerinde. Nasıl da yoğundu bugün anlatamam. Aslında anlatmasam daha iyi, yoksa bu yazı günlük moduna girebilir. Hiç istemem öyle olsun!
Ne olsun? Bu yazının bi türü olsun. Deneme diye kaydetmeyi düşünüyorum ama gerçek deneme yazarları alınabilir. Ne diyelim? Ne diyelim?
Hüzünlü Bir Yazı..nasıl? Bence uygun. Fevkalade hatta..

Buraya kadar yeterince saçmalamışken biraz duralım. Düşünelim...

***

Her yılbaşı ya da doğumgünlerinden sonra kararlar alırız ya, ben de aldım bugün. Geçen yılbaşında, doğumgünümde, bir önceki yılbaşında ve bilimum diğer önemli gün ve haftalarda. Ertesi gün bozmak adetim ise hiç değişmedi. Kararlar alındı. Ertesi güne külleri kaldı. Peh!

Bu sefer alınan kararlar dile gelmedi pek. Düşünülmedi. Alınmıştı. Yaşayıp göreceğim ne kararlar aldığımı. Bu yüzden biliyorum ki onlar gerçekten kalıcı.
Ne gibi kararlar?

Aslında büyük değil bence hiçbiri. Ufak ufak cila vuracağım kendime. Bir usta edasıyla süreceğim cila pastasını en kusurlu duygularıma. Duygusuzlaştırmak değil bu! Onarmak, tamir etmek belki. Herkes yapar aslında bunu. Farkında olur ya da olmaz...

Bugün doğum günüm. Yeni hayatımın da ilk günü. Yeni hayatımda bu deliliğim, çocuksu halim ve duygusal yanım gitmez, kalır. Ne inatçıdır onlar.(kendimden biliyorum)
Gitmesinler de... Belki bu halimden bir tek ben memnunum ama olsun varsın.

Yazının sanki yavaş yavaş sonlarına geliyor gibiyim. Hiç cümle kalmadı havaya savurmak istediğim. Çok hüzün dolu bir yazı yazmak isterken, adeta hüznümü dağıtan bir yaz oldu. Belki de daha güzel oldu.

Doğum günümü kutlayan, kutlamayan herkesin canı sağolsun...

***

Emre C.

Dip Not: Bu yazıyı 20 Kasım'da kaleme almıştım. İşlerimin yoğunluğu nedeniyle bugün yayımlayabiliyorum. Taptaze ve birbirinden güzel yazılarım geliyor. Eve en sonunda internet bağlattım. Bir dahaki yazıda görüşmek dileğiyle...

_____________________Devamını Okumak İçin Tıklayınız!_____________________ Ma.gnolia DiggIt! Del.icio.us Blinklist Yahoo Furl Technorati Spurl Reddit Google

Read more...

20 Kasım 2008 Perşembe

Düşündüren Kareler : Zaman Akıp Gidiyor
































_____________________Devamını Okumak İçin Tıklayınız!_____________________ Ma.gnolia DiggIt! Del.icio.us Blinklist Yahoo Furl Technorati Spurl Reddit Google

Read more...

Kozmik

Merhaba sayın okuyucular...
Blog yazarlığında yeniyim. Daha doğrusu okul ve şiir tecrübelerim hariç yazarlıkta yeniyim. Heycanımı anlatmak kolay deil. Bu fırsatı bana tanıyanlara sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

Çok kısaca kendimden söz edersem 89 doğumluyum ve üniversite 2. sınıfım. Şimdilik bu kadar kafidir.

Kayıt olduğumdan beri ne yazsam diye düşünüyorum. Kafamda bi şeyler planladm. İlk yazılarımı Türk tarihi hakkında yazmayı planlıyorum. Biraz da Türk kültürünü elimden geldiğince anlatacağım. Fikirlerimin temellerini anlattıktan sonra güncel olaylar hakkında fikirlerimi yazacağım.

Kanımca geçmişimizi anlarsak bugünü anlamak kolaylaşır. Bugünü anlarsak geleceğimizi görebiliriz.Daha önemlisi değiştirebiliriz.

Şimdilik affınıza sığınarak ilk yazıma son vermek istiyorum. En kısa zamanda görüşmek üzere...

_____________________Devamını Okumak İçin Tıklayınız!_____________________ Ma.gnolia DiggIt! Del.icio.us Blinklist Yahoo Furl Technorati Spurl Reddit Google

Read more...

19 Kasım 2008 Çarşamba

Düşündüren Kareler : Nü Masumiyet











_____________________Devamını Okumak İçin Tıklayınız!_____________________ Ma.gnolia DiggIt! Del.icio.us Blinklist Yahoo Furl Technorati Spurl Reddit Google

Read more...

İslami Kesim de Ne Demek ?

Son zamanlarda çok duymuşsunuzdur "İslami Kesim" deyimini. Bana çok ters gelen bir kavram. Örneğin ben laik, çağdaş ve dinine bağlı (ki bu Allah ile benim aramdadır kimseyi alakadar etmez ve gösteriş konusu yapılması da en kötü günahlardan biridir.) Bir insan isem bu kesime mi giriyorum? Hayır tabiki asla kabul etmiyorum!!! E peki bu kesime girmiyorsam Hristiyan veya Musevi kesime mi giriyorum? O da değil tabiki, saçma... Demek ki herşeyi mantıksız temellere dayanan saçma bir deyim bu bahsettiğimiz.

Yobazlardan, çağ dışı ve geri kafalı insanlardan bahsedecek isek "İslami Kesim" yerine çok güzel kullanılabilecek kelimeler mevcut. Şöyle ki ;

- Yobaz
- Geri Kafalı
- Çağ Dışı
- Dinci = dini kullanan ve bir takım şeylere alet eden mahlukat (asla ve asla dindar değil)

... vs

Yani anlam kargaşalarına yol açmadan daha akıllı uslu terimler bulmaya çalışalım. Dini siyasete ve bir takım başka kavramalara alet eden mahlukatlar yüzünden İslam dininin adını karartmayalım. Zaten şer güçlerin istediği de bu ya halkı dini alet eden şekle sokmak ya da din karşıtı hale sokmak yani uçurum yaratarak iç çatışmaya alet etmek.


_____________________Devamını Okumak İçin Tıklayınız!_____________________ Ma.gnolia DiggIt! Del.icio.us Blinklist Yahoo Furl Technorati Spurl Reddit Google

Read more...

Değerli Bürokrat Gündüz AKTAN'ı Kaybettik

Gündüz Aktan 1941’de Safranbolu’da doğdu. 1962’de Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. 1964’te İçişleri Bakanlığı’nda çalışmaya başladı ve Sakarya’da görev yaptı. 1965-67’de askerlik hizmetini ifâ etti. AKTAN, 1967’de Dışışleri Bakanlığı’na girdi ve yurt dışında sırasıyla şu yerlerde görev aldı:





· Paris’te OECD nezdindeki Türkiye Temsiciliği (1970-73)
· Nairobi’deki Türkiye Büyükelçiliği (1973-75)
· New York’taki BM nezdindeki Türkiye Temsilciliği (1977-80)
· New York’ta BM Genel Merkezi (DIEC) (1980-1981)
· Bern’deki Türkiye Büyükelçiliği (1983-85)



1985-88 yılları arasında Başbakan Turgut Özal’ın danışmanlığını yapan AKTAN aynı dönemlerde, 1986-88 yılları arasında, Dışişleri Bakanlığı’nda Avrupa Topluluğu (şimdi Avrupa Birliği) ile İlişkilerden Sorumlu Ekonomik İşler Genel Müdürlüğü görevini yürüttü. Türkiye’nin Avrupa Topluluğu’na tam üyelik başvurusu yine bu dönemde yapıldı.



AKTAN daha sonra Dışişleri Bakanlığı'nda şu görevlerde bulundu :



· Türkiye’nin Atina Büyükelçiliği (1988-91)
· Cenevre’deki Birleşmiş Milletler Bürosu’nda Büyükelçi-Misyon Şefliği (1991-95)
· UNCTAD’in Ticaret ve Kalkınma Kurulu Başkanlığı (1992)
· İsviçre Hükümeti ile ICRC tarafından düzenlenen Savaş Kurbanlarının Korunması Konferansı’nda Bir Numaralı Komisyon Başkanlığı (1993-94)
· Dışişleri Bakanlığı Siyasi İşlerden Sorumlu Müsteşar Yardımcılığı (1995-96)
· Türkiye’nin Tokyo Büyükelçiliği (1996-1998)



AKTAN, 1998’de Dışişleri Bakanlığı’ndan emekliye ayrılarak, Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfi (TESEV) başkanı oldu. Burada AB ile işbirliği içinde “Devlet Reformu” projesini uyguladı ve yolsuzluk araştırmaları projesini başlattı (1998-2000).


1998’den bu yana Radikal gazetesinde köşe yazarlığı yapan AKTAN’ın 700’e yakın yazısı yayınlanmıştır. AKTAN aynı zamanda, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’ne dış politika konularında danışmanlık yapmaktadır.



Başbakan Turgut Özal’in kitabının (La Turquie en Europe, Plon, Paris, 1988) yazılmasına yardımcı olan AKTAN’ın, yeni-ırkçılık konusundaki araştırması 1993 yılında Avrupa Konseyi belgesi olarak yayınlanmıştır. Safarad Yahudilerinin İspanya’dan Çıkarılışı ve Avrupa’da Irkçılıkçılık konularının psikoanalitik yönüyle ilgili iki uzun makalesi, University of Virginia International Universities Press’in “Mind and Human Interaction” adlı yayınında kullanılmıştır. Ali Koknar ile ortak çalışması olan “Combating Terrorism”, Prof. Yonah Alexander’ın editörlüğünde, University of Michigan Press tarafindan yayınlanmıştır.



Bir dönem Türk-Ermeni Uzlaşma Komisyonu üyeliğinde bulunan AKTAN’ın, “Armenian Problem and International Law” başlıklı çalışması, “The Armenians in the late Ottoman Period” adlı kitapta (TTK Press, 2001, Ankara) yayınlamıştır.



AKTAN, 1 Nisan 2004’te ASAM Başkanlığı görevini üstlenmiştir. 2006 yılı Eylül ayına kadar bu görevini sürdürmüştür.



Ermeni meselesi ve Türk dış politikası ile ilgili birçok yazısı yayımlanan Aktan, 2007 yılında yapılan genel seçimlerde MHP'den 23. Dönem İstanbul Milletvekili olarak TBMM'ye girdi. Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Üyesi olan Aktan, evli ve 2 çocuk babasıydı.



MHP İstanbul Milletvekili Gündüz Suphi Aktan, kalp ve karaciğer yetmezliği nedeniyle 19 Kasım 2008 günü hayatını kaybetti. Alınan bilgiye göre, yaklaşık 2 haftadır Ankara'da Akay Hastanesi'nde tedavi gören Aktan, gece vefat etti.


_____________________Devamını Okumak İçin Tıklayınız!_____________________ Ma.gnolia DiggIt! Del.icio.us Blinklist Yahoo Furl Technorati Spurl Reddit Google

Read more...

24 Kasım Pazartesi Günü Bilgisayarınızı İyi Koruyun

İnternetle oldukça haşır neşir olan bizleri en çok ilgilendiren şeylerin başında bilgisayar ve kişisel bilgilerimizin güvenliği gelmekte. Bu yüzden size yeni haberini aldığım bir güvenlik uyarsını bildiriyorum.

''www.gazetevatan.com'' internet sitesinin haberine göre ;

“Güvenlik uzmanları, yediden yetmişe tüm bilgisayar kullanıcılarını gelecek Pazartesi için uyardı: Virüs salgını tarihinin doruk noktasına 24 Kasım günü ulaşacak!

Dünya çapında 500.000 bilgisayardan alınan virüs ve trojan bilgilerinin sonuçlarını dikkate alan PC Tools'un güvenlik uzmanları, 24 Kasım tarihinde trojan ve virüs salgınının gelmiş geçmiş en büyük rakamlara ulaşacağını bildirdiler.

2007 yılında Amerika'da 3 gün bayram olarak ilan edilen Şükran gününde müthiş bir trojan salgını yaşanmış ve bir çok kullanıcının kredi kartından kişisel bilgilerine özel dosyalarına kadar bir çok belge hackerların eline geçmişti.

Uzmanlar yaklaşan Noel ve gelecek hafta yaşanacak olan şükran günü öncesi internetten alışveriş istatistiklerinin hızla arttığının görüldüğünü ve tahminlerin bunun üzerine yapıldığını belirttiler.

Hackerlar özellikle kredi kartı ve kişisel bilgilerin çalınması amacıyla siteyi ve site üzerinden bilgisayarı yoğun bir trojan saldırısına maruz tutuyorlar. Bu saldırı sonucunda meşgul olan sunuculardan faydalanarak istediklerini alıp gidebiliyorlar.

Uzmanlar bu yıl internet üzerinden Noel alışverişi yapacak olan kullanıcıları uyarırken bu rakamın geçtiğimiz yılın %15 üzerine çıkacağı düşüncesindeler.”

_____________________Devamını Okumak İçin Tıklayınız!_____________________ Ma.gnolia DiggIt! Del.icio.us Blinklist Yahoo Furl Technorati Spurl Reddit Google

Read more...

18 Kasım 2008 Salı

Sen de Gidiyorsun

ve sen de gidiyorsun
gönlümden bir bahar gidiyor
kan gidiyor
can gidiyor

ve sen de gidiyorsun
içimden bir martı kaçıyor
martılar gidiyor
balıklara hüzün

ve sen de gidiyorsun
nedense bir kasım sabahı
kasım gidiyor
bir kış kapıyı çalıyor

ve sen de gidiyorsun
üstelik sevdiğimi de biliyorsun
aşk gidiyor
sensizlik miras

ve sen de gidiyorsun
seviyorum diyorsun
ama gene de...
gidiyorsun...

Emre C.

_____________________Devamını Okumak İçin Tıklayınız!_____________________ Ma.gnolia DiggIt! Del.icio.us Blinklist Yahoo Furl Technorati Spurl Reddit Google

Read more...

17 Kasım 2008 Pazartesi

Mustafa Kemal ATATÜRK'ün Hiç Yayımlanmamış Görüntüleri


_____________________Devamını Okumak İçin Tıklayınız!_____________________ Ma.gnolia DiggIt! Del.icio.us Blinklist Yahoo Furl Technorati Spurl Reddit Google

Read more...

MSNBC.COM Anketi: ABD (SÖZDE) Ermeni Soykırımı' nı Tanımalı mı?

Size karşılaştığım bu anketin linkini vermek istedim. Bu olay çok kaşınacakmış gibime geliyor. Sert ve mert bir duruş gösteremediğimizden dolayı da bu tartışmaları ezik büzük biçimde dinliyoruz malesef.

Gelin tarihçiler ve akademisyenler olaya el atsın siyasiler tamamen çekilsin ve bilimsel bir sonuca varılsın diyoruz ama Ermeni lobileri bunu kabul etmiyorlar ve aksine her ortamda siyasi emellerini empoze etmekten geri kalmıyorlar. Çünkü tarihi ve bilimsel gerçeklerden korkuyorlar. Arşivlerin açılmasını istemiyorlar. Açıldığı anda siyasi savlarının dayanaklarının birer birer çürüyeceğini çok ta iyi biliyorlar.

Neyse size linki veriyorum: Buyrun burdan...

_____________________Devamını Okumak İçin Tıklayınız!_____________________ Ma.gnolia DiggIt! Del.icio.us Blinklist Yahoo Furl Technorati Spurl Reddit Google

Read more...

Polonya' da Trafik Kazalarını Önlemek İçin Hazırlanmış Etkileyici Bir Kısa Film


_____________________Devamını Okumak İçin Tıklayınız!_____________________ Ma.gnolia DiggIt! Del.icio.us Blinklist Yahoo Furl Technorati Spurl Reddit Google

Read more...

16 Kasım 2008 Pazar

Süper Babam

Elleri belki onun kocaman elleri içinde kayboluyordu ama küçük kız bunu umursar gibi değildi. Deniz kenarında salına salına yürürlerken bu koca adamı gerçekten sevdiğini hissetti...

***

Gerçek sevgi nedir bilir misiniz? Herkesi sever olduk son zamanlarda. Hani bir yazımda diyordum ya sevdiklerimize seni seviyorum deme özürlüyüz, diye. Tam tersi sevmediklerimize de bir seviyorum deme huyu peydahlandı.

***

Adama göre minnacıktı. Ellerini bırakmamacasına tutarken onun yüzüne baktı. Nasıl da kendinden emin yürüyordu. Dimdik. Tıpkı bir kurşun asker gibi. Aslan gibi... Biraz ilerleyip bir banka oturdular. Çok klasik bir sahne vardı artık gözlerimizin önünde: Deniz kenarı, oturma bankı ve çifte kumrular. Farklı olan kızın kendisini son derece güvende hissetmesiydi. Belki de onun gibi kızların bir çoğu bu güven duygusuna aşıktılar. Bu yüzden aşık oluyorlardı. Ama nasıl olmasındı? Baksanıza o kocaman elleri hala tutuyordu ve kendi elleri içinde yok gibiydi. Çocuğun yüzünde kızı gerçekten sevdiğini belli eden bir ifade vardı. "Seni herşeyden ve herkesten korurum" der gibiydi. Bu duyguyu nereden anımsadığını düşündü. Düşündü..düşündü...

***

Küçükken babası da onu gezmeye çıkarırdı, bugün olduğu gibi. Aynı kocaman ellere yapışır, zıplaya zıplaya giderdi heryere. O kadar güven içindeydi ki... Yanında babası varken ona kimsecikler dokunamazdı. Aslan gibiydi babası. Onu çok seviyordu. Gerçek sevgi..

Yanlarında anneleri de olurdu ama o en çok babasının elinden tutmayı severdi. Annesinin elleri o kadar kocaman değildi çünkü. Eğer baba-kız başbaşa çıkmışlarsa, gene bugün olduğu gibi, bazen bir banka otururlardı soluklanmak için. Hemen dizine başını koyardı. Saçlarını okşardı o nasırlı, hayat dolu elleriyle küçük kızının. Küçük kız ise gözlerini kapardı.

***

Sizce de gözlerimizi sadece güvende olduğumuz ya da güvende hissettiğimiz anlarda kapamaz mıyız?
Uyku ve ölüm.
Güvende hissetmeden uykuya dalabilir miyiz?
Ya da ölüm acaba bir güven duygusuyla birlikte mi gelir? Belki de tam güvenlik hali...sonsuza dek...
neyse..devam edelim:

***

Demekki küçük kız kendini o kadar güvende hissediyordu ki gözlerini açmak istemezcesine kapatırdı. Kalkıp yürüseler de olurdu, orada sonsuza dek otursalar da. O minik bedeni bile biliyordu bu yılların su gibi akıp gideceğini ve bu koca adamdan bir gün ayrı düşeceğini. Önce üniversite, sonra ayrı şehirde bulduğu iş ve bir gün olacağına inandığı evlilik. Hiç birisi ayırmasaydı, evlilik muhakkak yollarını ayıracaktı. İşte sırf bu yüzden en az babası kadar çok seveceği, kendisini yanında sonsuz güvende hissedeceği birini aradı durdu yıllardır. İşte bulmuştu. Belki bu koca adam da en az babası kadar onu sevecekti. Beraber eski günlerdeki gibi yürüyüşlere çıkılıcak, bugün olduğu gibi bir bankta soluklanılacaktı. Biraz nazlansa kendisine en sevdiği pamuk şekerlerden (hani pembe pembe) bile aldırabilirdi. Dizine başını koyduğunda, o söylemeden, başı okşanabilir, gözlerini kapatabilirdi. Aynı duyguyu vermezdi belki ama aynı güven duygusunu yaratabilirlerdi birlikte. Belki de...

***

Bazı akşamlar, yemeklerde babasını izlerdi. Yorgun argın işten gelen bu dev adam ellerini yıkar - yıkamaz sofraya otururdu. Hiç bir zaman yemeklere laf etmez, afiyetle yerdi. Her seferinde ama her seferinde "Ellerine sağlık karıcığım" derdi. Nasıl da iyi bir insadı ki bu? Nasıl böyle olunabiliyordu? İşçiydi onun babası. Bir devlet işçisi. Elleri nasır doluydu ama yüreği hiçbir zaman nasır tutmamıştı. Belki de hep helal lokma peşinde koşturduğundandır. Evlatlarının boğazından hiç bir vakit haram lokma geçirtmemesindendir. Öğütleri de daima bu yöndeydi koca adamın.

Yemekler afiyetle yenirken, küçük kız babasını izlemeye devam ederdi. Bunu onu rahatsız etmeden yapardı. Yakalansa bile babası ona göz kırpar, yemeğine devam ederdi. Küçük kız kıkırdamaktan ölürdü. Güzel yıllardı. Ömrümün en güzel yılları bunlar olmalı diye düşünürdü. "Daha mutlu olmam imkansız! Kim beni bu kadar sevebilir? Kim bana öyle şevkat dolu bakabilir? Kim beni böyle, olduğum gibi kabul edebilir ki? Hiç kimse.." derdi içinden...

Günler genelde birbirine benzerdi. Klasik bir işçi ailesi. Baba işten yorgun ve aç gelir. Ama sıkıntılarını asla evlatlarına yansıtmaz. O babadır çünkü. Bedeni gibi yüreği kocaman atıyordur ak göğsünde. Yemekler yenir, illaki demlenmiş çay hemen servis edilir. Orta ya da dar gelirli ailelerin en büyük zevklerinden biri, akşamları yemekten sonra, bütün ailecek içilen çaylardır. Hiç bir şey o seremoninin yerini tutmaz. Çocuklar da aldıkları bu mirası devam ettirir. Onlar da evlerinde aynı düzeni tutturmaya çalışırlar. Bir yanları her zaman eksik kalsa da...

Bir yandan çaylar içilirken, en ucuz eğlence kaynağı TV de açıktır. Ailecek sevilen bir dizi oynamaktadır. (belki de süper baba o yıllarda) Herkes kendisine bir rol biçer diziden. Fakat küçük kız babasına asla rol biçemez. Onun gözünde hiç bir baba onun gibi değildir. Asıl süper baba onun babasıdır. Bir keresinde bunu babasına söylediğinde nasıl mutlu olduğu gözlerinde canlanır. Onu dizine oturtmuş ve doyasıya öpmüştür. Acaba onu kim böyle samimi ve içten öpecektir ki? Sahi olabilir mi böyle biri? Var mıdır?

Onun dizinde otururken yüzünü daha yakından inceler. Babası hala televizyon seyretmektedir. Gözlerine bakar. İki simsiyah göz. Devam eder seyretmeye.. kaşları, geniş ve güven verici alnı, tombul yanakları, karakterli çenesi ve burnu. En çok burnunu sever babasının. Kimse bilmez bunu. Babası bile. (belki birgün söyler ona) Minik parmaklarıyla sıktırmaya bayılır. Babası bazen kızsa da genelde ses çıkarmaz bu küçük yaramazlığa. Babasını tümüyle, tüm haliyle sever ama en çok burnunu sever babasının küçük kız. En çok ama en çok babasını sever küçük kız...

***

Gözlerini açtı birden. Bugüne, şu ana döndü. Bir pamuk şeker yeme zamanında ne kadar çok şey geçirmişti zihninden. Ağzını sildi peçeteyle. Dudağının kenarındaki ufacık bir parçayı da yanındaki koca adam aldı. Bu ani dönüş onu üzmemişti; aksine mutlu etmişti. Çünkü ne kadar doğru bir karar verdiğini düşündü bu adamı seçmekle. Onun yüzüne kaydı gözleri. Babasına hiç benzemiyordu. Ama tek bir şey babasınınkini andırıyordu. Burnu...

Sonra elini kaldırdı denize doğru ve parmağındaki yüzüğe baktı. Yaklaşık beş yıldır taktığı yüzüğe... İçi huzurla doldu. Sanki gönlünün ırmakları daha bir dolu dolu akmaktaydı bugün. O ırmaklardaki balıklar daha neşeyle kıvrılmaktaydı berrak sularda. Birden ayağa fırladı ve "Haydi gidelim canım" dedi. "Bizimkiler evde sıkılmıştır."

Kalkıp eve doğru gittiler. Aslında kızlarının güvende olduğuna emindi. Çünkü onu hayatta en güvendiği insana, babasına, emanet etmişti.

Ellerini koca bir adam tutuyordu... O adamı çok ama çok sevmekteydi... Sıcak yuvalarına doğru gidiyorlardı ve evde onları hayatta en çok sevdiği iki insan daha beklemekteydi...

Birden ağlamaya başladı. Bu mutluluk gözyaşlarını yol boyunca akıttı usul usul. Dünyanın en mutlu insanı ben olmalıyım diye geçirdi içinden. Sonra defalarca tekrarladı...çok şükür... çok şükür... çok şükür Allah'ım....binlerce kez şükür...


Emre C.


_____________________Devamını Okumak İçin Tıklayınız!_____________________ Ma.gnolia DiggIt! Del.icio.us Blinklist Yahoo Furl Technorati Spurl Reddit Google

Read more...

14 Kasım 2008 Cuma

Düşündüren Kareler : Doğru Açıyı Yakalamak






























_____________________Devamını Okumak İçin Tıklayınız!_____________________ Ma.gnolia DiggIt! Del.icio.us Blinklist Yahoo Furl Technorati Spurl Reddit Google

Read more...

“b l o G a s t e s i” A r s i v i

“b l o G a s t e s i” A n k e t l e r i

Sitemizi Nasıl Buldunuz ?

Aşağıdakilerden Hangisi Sizin Siyasi Görüşünüze En Yakın Olandır?

Kategoriler

Türkiye İç Siyaseti ve Tarihi

Türkiye Dış Siyaseti ve Tarihi

Dünya Siyaseti ve Tarihi

Yaşam / Yaşamsal Tarih

Düşündüren Kareler

Kültür / Sanat / Müzik

Edebiyat / Deneme / Şiir

Felsefe / Düşün Dünyası

Kategoriler

Bilim / Teknoloji / Bilgisayar

Sağlık / Doğa / Fen Bilimleri

Olay Yeri İnceleme

Spor

Mizah

Sayfamızı Firefox Veya Chrome İle Görüntülemenizi Tavsiye Ediyoruz

Sayfamızı Firefox Veya Chrome İle Görüntülemenizi Tavsiye Ediyoruz

Son bloGastesi Yazıları

Yazılara Yapılan Son Yorumlar

Bu sitenin bütün hakları mahfuzdur.

Bu sitede yayınlanan tüm yazınsal içerik ve fotoğraflar, telif hakkı sahibinden önceden yazılı izin almadan hiçbir şekilde

yayınlanamaz, kopyalanamaz, çoğaltılamaz, herhangi bir şekilde elektronik yolla gönderilemez.

Bu site Creative Commons Attribution - Noncommercial - No Derivative Works 3.0 Unported License' ı ve

CopyScape Web Site Content Copyrights Protection ile korunmaktadır.

Page copy protected against web site content infringement by Copyscape Page copy protected against web site content infringement by Copyscape Page copy protected against web site content infringement by Copyscape
Creative Commons License Creative Commons License Creative Commons License Creative Commons License Creative Commons License

   [bloGastesi.blogspot.com] © 2008 ® bloGastesi™

Sayfa Başına Çıkmak İçinTıklayınız